top of page

"Namı Olmayan Giremez" Kein Magazine Röportaj - Ruf Mirza


Kemal Kara - Namı Olmayan Giremez

2012’de bir fikir olarak başlayan ve geçtiğimiz yılın Aralık ayında Beylerbeyi Sarayı’nda vücut bulan Namı Olmayan Giremez, Kemal Kara’nın 3. kişisel resim sergisiydi.


Kısaca kendinden ve eğitiminden bahseder misin?

Ankara doğumluyum. Aslında okuduğum okulun ve yaptığım yüksek lisansın bir öneminin olduğunu düşünmüyorum. Benim için önemli olan üretme kısmı.




İstanbul kabadayılarını işleme fikrine nasıl vardığını anlatır mısın?

Bu projenin fikri 2012’de Refi Cevad Ulunay’ın Eski İstanbul Kabadayıları isimli kitabını okuduğum zamanlarda oraya çıktı. Kitaptaki karakterlerin canlılıklarından etkilenip kendimi onların eskizlerini yaparken bulmuştum. Aslında sadece kabadayıları resmetmedim, aynı zamanda onların yosmalarını ve hayatlarına dair ilginç detayları sergimde bir araya getirmeye çalıştım. Bu yüzden de bu projenin ana konusu kabadayılık kültürü diyebiliriz.



Resimlerinde 3 renk dikkat çekiyor: siyah, beyaz ve kırmızı. Bu renklerin sembolik bir anlamı var mı?

Yaşanılan gerçekçiliği fotoğraf etkisiyle yansıtmak istedim. Resimlerimin çoğunda fark edilebilen siyah beyaz kontrastın nedeni de bu. Kırmızının ise siyah ve beyaz ile oluşturduğu kendine has bir kontrastı var. Bunun grafiksel etkisinin dışında sembolik anlamlar kattığını düşünüyorum. Namı Olmayan Giremez ismi bu bağlamda önem kazanıyor: “Kabadayılık nam salmak gerektiriyor, bunu sağlamak da çoğu zaman kan dökerek mümkün oluyor”. Sembolik anlamının yanı sıra, kırmızı renk bir de teknik bir karşılaştırma öneriyor. Geçmişten gelen görüntüleri şimdiki zamanda tab ettiğimi hissettim biraz.


Bu projenin hayata geçme öyküsü nedir?

Başlıca merak. Eskizler üzerinde çalıştıktan sonra Eminönü, Balat gibi yerlerde buldum kendimi. Oradaki kahvehanelere, birahanelere gidip eski İstanbul ve kabadayıları hakkında kulaktan kulağa aktarılan onlarca hikaye dinledim.



Çok etkilendiğin bir hikaye var mı aralarında?

Aslında birçok hikaye beni etkiledi. Şövalyelik geleneği bulunmayan bir toplumda yerli ‘şövalyelerin’ duyulmamış birçok hikayesini öğrendim. En çok etkilendiğimi düşündüğüm hikaye ise o zamanlar İstanbul’un en ünlü yosması Hayganoş yüzünden çıkan ve Abu Abdullah ile dönemin bir başka kabadayısı Mirasyedi Necip arasındaki çekişme diyebilirim.


Seni yaratma sürecine iten korku, aşk, nefret gibi özel bir his var mı, yoksa en sıkıldığın anda bile yaratıcı olabilen biri misin?

Canım sıkılınca yaratıcı olabilen biri değilim. Belli bir duygudan öte, beni yaratıcılığa iten en temel dürtünün heyecan duygusu olduğunu söyleyebilirim.


Şu an heyecan duyduğun bir şey var mı peki?

Var ama şimdilik heyecanımı kendi içimde tutuyorum.


Sence günümüzde kabadayılık kavramının gelmiş olduğu yer nedir?

Gerçek kabadayılık bu değil.


Son sergin için epey uğraştın, bu süreçte seni en çok yoran şey neydi?

Serginin ismi. 2012’de başlayan bir süreç olduğu için bu projenin ismi konusunda birçok kez fikir değiştirdim. Namı Olmayan Giremez ismi bir gün vapurda aklıma geldi ancak sonrasında da bu ismin üstleneceği anlamsal boyutun beni yorduğunu düşünüyorum.


Daha çok gençsin ama “sanat da sanatçılık da yerin dibine batsın” dediğin bir an oldu mu?

Yerin dibine batsın dediğim bir an olmadı ama bu proje sırasında başıma gelen komik, aynı zamanda da heyecanlı bir hikayem var: Bir gün Eminönü’nde bir kahvehaneye çizimlerde kullanacağım karakterleri gözlemlemek için gitmiştim. Oturmuş kendi halimde çalışırken, o sırada eskizi üzerinde çalıştığım bir adam ne yaptığımı sordu, kısaca projemden bahsederek birtakım çizimler yaptığımı söyledim. Küfürler ederek “seni çizerim görürsün” deyip masamı dağıttı. Biraz da tartakladıktan sonra kahvecinin araya girmesiyle sakinleşti. Bir süre sonra ise masama oturmuş “beni şu açıdan çiz yeğenim” diye karşımda poz veriyordu.


Takip etmekten vazgeçemeyeceğin bir blog veya dergi var mı?

Beğendiğim birçok sanatçıyı Instagram’da takip ediyorum. Bunun dışında KLOK Mag, XOXO, Istanbul Art News, Art Unlimited gibi dergileri takip ediyorum. En çok başvurduğum kaynaklardan birisi de sahaflar.


Bundan sonra senden ne gibi çalışmalar bekleyeceğiz?

Bize ait olan ama gün yüzüne çıkmamış kavramlar üzerinde çalışmalarıma devam ediyorum.


Hayranlık duyduğun bir ressam var mı?

Resim sanatı konusunda en çok zorlandığım soru bu.



Başka hangi sanat dallarına ilgi duyuyorsun?

Gözlem sanatına bayılıyorum.


Gözlem sanat mıdır? Neyi gözlemliyorsun?

Bilmiyorum… Bilmiyorum, birçok şeyi.


Kendini bir kabadayı olarak tanımlayabilir misin?

Kabadayılık şerefli bir meslektir, onurlu bir vazifedir. Biz büyüklerimizden böyle gördük. Bu unvana layık değiliz. Bana kısaca Kara Kemal deyin.

























0 görüntüleme0 yorum
bottom of page